31 Mayıs 2008


"Bir erkeğin, başka bir erkeğin yardımına, dostluğuna, sevgisine ve korumasına her zaman ihtiyacı vardır..!" Christopher Isherwood

29 Mayıs 2008



İÇİMDEKİ TINILAR - 1

Haris Alexiou

Şarkılarda, filmlerde, okuduğum ya da izlediğim herhangi bir şeyde ruhum bedenimden çıkma arzusu duyar... Ve bu çok nadirdir... Onlardan biri Haris Alexiou... "Feugw" 
şimdilik devamı gelecek... NaKHaR

ekşi'de "days" adlı kullanıcı şu yorumu yapıp hislerime tercümanlık ediyor...
"bu abla şarkı söylemeye başladığında mevsim yaza, vakit akşamüstüne döner; bir yerlerden deniz ve anason kokusu gelir, bir aşk başlar, bir sigara yanar ve bir ömür geçer..." N

27 Mayıs 2008





PERSEPOLIS !

Hayatım boyunca izleyip izleyebileceğim en iyi çizgi filmi seyrettim dün gece, filmin fransızca olması da ekstra bir etmendi... cnbc-e den "sevgilim kedi"  kaydetmiş ve ilk kez benimle beraber seyrediyordu...

Yapılanlar karşısında yer yer iğrendiğim... (bakire kızlara ölüm cezası verilemediğinden, önce tecavüz edilip sonra öldürülmesi gibi) yer yer güldüğüm... (Küçük merjane bana biraz Tanrıça Artemis 'in tontini yeğenini çağrıştırdı büyük büyük laflarıyla) yer yer ağladığım (küçük kızın ailesinin, çocuklarını rejimden kurtarmak adına ayrı kalmaları, bulundukları ülkede bir çok dostlarını rejime kurban vermeleri) yer yer gurur duyduğum (Küçük kızın büyükannesi'nin verdiği öğütler) muhteşem ötesi, hiç sıkmayan, boğmayan, bir solukta izlediğim ve görsel anlamda yaratılan film karşısında bıraktığım grafik-animasyon işine ilk kez neden diye hayıflandım... 






Filmin 13+ olması içinde geçen politik olaylardan kaynaklanıyordu... Yoksa çizgifilm olması açısından okuma yazma bilen 13- deki çocuklarında izlemesini tavsiye ederdim... görsel anlamda ufuk açma açısından gerçekten başarılı...

Çok fazla konuşmaya gerek yok filmin konusu şöyle:
Molla Devrimi sırasında yaşananları bir çocuğun gözlerinden anlatan PERSEPOLIS, eğlenceli olmayı başarabilen bir politik animasyon. Şah devriminin yıkılmasının ardından küçük Marjane ve ailesi sevinçle sokaklara dökülürler. Uzun süren sancılı bir dönemin ardından demokratik bir düzenin geleceğine inanan İranlıları karanlık ve zorlu bir dönem beklemektedir.

21 Mayıs 2008


YÜKSEKLİK
KORKUSU !

Uluslararası bir firmanın düzenlediği bir yarışmada 1. olmuşum...

Detaylar 06.06.08 tarihi itibariyle silinmiştir..... NaKHaR

10 Mayıs 2008



NE ZAMAN 
EVLENECEĞİZ
KEDİİİ? :)

Bundan tam 1 yıl önce, "buradan" sevgili sevgilim "gaykedim"'in yaptığı süpriz (tabii ki beklediğim ama yok yaa olmaz dediğim) teklifini blog dostlarımla paylaşmıştım....

Şimdi bugün itibariyle işte bu evlilik teklifinin 1. yıl dönümü, tabii ki bir çok şey değişti, blog dostlarımızdan özellikle kendi aramızda olacak düğünde çeşitli görevlere tabi tutacağımızı (ki kendi istekleri doğrultusunda) duyurmuştuk... Kimileri blog dünyasından ayrıldı, kimisi ülke değiştirdi, kimileri de tam aksine o zaman yurt dışında iken şimdilerde dönüşler oldu...





O zamanlar blogumuzun ilk yılı olması nedeniyle çok da genişlememişti blogdaş çevremiz... Şimdi kimi hangi göreve nasıl getireceğimizi kara kara düşünmekteyim açıkçası... birine sen şunu yap dediğimizde öteki alınacak diye korkuyorum... 

Ki esprisine yapılan bir sürü dialog da cabasıydı ilk duyuru da... 

Haa bir çok şey değişti derken, değişmeyen şeyler de var tabii, yine kedimi aynı aşkla seviyorum onun beni sevdiği gibi ve aşkın ömrü 3 yıldır şaçmalığına kı.ımızla gülerek devam ediyoruz... Arada feci tartışmalarımız, tekmeli tokatlı olmasa da sözlü kavgalarımız, maximum 1 gün süren küslüklerimiz olmadı değil hani... hele ki ben en cazgır dönemlerimi yaşıyorken...







En yakın zamanda bu olayı gerçekleştirmek için sevgili kedi'mi sıkıştırıyorum, o kadar çok mail geliyor ki hani evleniyordunuz ne oldu? diye...(aslında şimdiye kadar 2 tane geldi o kadar ilgili davrandı düğüne gelmek için can atanlar :) Kedime dönüp "evde kaldım yaa" diye tatlı tatlı çemkirdiğim de oluyor bazen... 

Hani kız tarafı değilim, başvurduğum bir sürü yarışmadan da ses çıkmayınca öğrenci bi adam olduğumdan da mütevellit masaya yumruğumu vurup "hadi lan evleniyoruz" da diyemiyorum artık siz sevgili dostlarımız; kediyi bi zahmet kışkırtınız... :))

Not; Davetli Listemizde benim ve kedi'min "Misafir Odası" ve "Salondakiler" ve "Bilimum Listelerde" adı geçen blogdaşlarımızdır... Gelmek isteyip de ismini cismini göremeyen dostlar 31 aralık 2008 son gündür, bir an önce kıymetli başvurularınızı yapın derim :)

NaKHaR

06 Mayıs 2008





SKANDAL AİLESİ - 6

- Barış ve Bebek -

Annemlerin yanına ne zaman gitsem kesin beni şoka uğratacak gelişmelerle karşılaşmışımdır... Bu kez beklenen bir durum ve yine küçük bir mutlu şok yaşadım hemen aktarıyorum... :) Daha önce bahsettiğim bilenlerin hatırlayacağı, bilmeyenlerin konuyu "şuradan" toparlayacağı yeğenim, çocuğunu doğuralı 8 ay oldu, kazara babasıyla (eniştem) karşılaşıp yol değiştirmeler, annesinin (ablam) kocası bilmesine rağmen yine de gizli gizli görüşmeye gitmeleri nihayet son buldu...

Geçenlerde spiral denen ve doğum kontrolünü sağlayan cismi, ameliyatla taktıran ablam, regl'i iki hafta kadar geçikmesinden şüphelenenince -(ki şüphelenmesi gayet normal, çünkü spiral %100 etkisiz hale getiremiyormuş spermleri.. ve spiralli doğum kontrollerinde gebe kalma durumu çok az da olsa mevcut)- enişteme hamile olabileceğinden bahsetmiş, bunu duyan eniştem de kızı'nı (yeğenim) affetmiş gelmişler muhabbet gırla... Benim hiç haberim yoktu gittiğimde öğrendim...

Annem bir yandan "eskiden olduğu gibi, yeğeninden küçük dayı, teyze herneyse olacak" diyip sevineceği yerde endişeli endişeli düşünüyordu... Ki ablamın 3. ve 4. çocukları bir iki yıl yaşayıp öldükleri için endişesin de daha da haklı buldum...




Eğer ki hamilelik konusunda böyle bir ihtimal söz konusu ise ki %95 öyle olduğunu düşünüyorum... eskisinden çok daha fazla doktor kontrolünde gerçekleşmesi gerekiyor bu gebeliğin... Arada çünkü zamanında engel olunamamış bir akraba evliliği de mevcut...

Umarım 8. pardon pardon 9. yeğenimi sevebilirim (o kadar çoklar ki artık yaşlandığımdan kaç tane olduğunu unutmuş durumdayım) N

03 Mayıs 2008





ÖYLE GİBİ
DEĞİLİM !


Çakın bir babanın ve tüm çapkınlıklarına rağmen, aradaki evlilik bağına güvenle,
"ağacın kökleri benim toprağımda, dallarını nereye uzanırsa uzansın" diyen, tüm güçsüzlüğünü, acizliğini bu cümlenin ardına saklayan bir annenin evladıyım...

Çevremde, ben küçükken, birbirlerini aldatan, birbirlerine yalan söyleyen, ortalıkta bir diğernin eşine, sevgilisine göz koymuş, seks konusunda aç mı aç insanlar yoktu... yoktu derken vardı ama ben daha gözleri açılmamış kedi yavrusu gibi dünyayı sadece koklayarak ve dinleyerek anlayabiliyordum... büyüme hızıma oranla kendime kurduğum dünya da hızlıca kirlendi arka bahçemde yalnız bir iki ağaç gölgesi kaldı temiz... gerçekler yüzüme tokat gibi çarparken, isa gibi
"diğer yanağımı çevirme" büyüklüğünü ne yazık ki gösteremedim... Nihayetinde o kadar büyük ve sonrasını düşünen bir insan olamadım ben..

Sinirlendiğimde kırıldığımda bunu o an belli ederim, ve sinirlenen kırılan birinin bunu o an belli etmesini isterim..çünkü bu insana özür dileme, hatayı hemen düzeltme gibi bir şans verir... Sinirini, üzüntüsünü, kırgınlığını daha sonra en adi biçimde kullanmak adına içine atan
(benim tabirimle içten pazarlıklı) insanlardan kişilerden iğrenirim... çünkü bu insanın yaptığı hatayı düzeltme şansını kesinlikle vermez...






Kin beslemedim kimseye, kimseye karşı müthiş bir hayranlık duyup kendimi parçalamadım... kıskanmadım kimsenin cebindeki parayı, üstündeki urbayı, kafasındaki bilgiyi ve özümsediği kişiliğini... kıskançlığım
"seven insan kıskanır" sözünden hareketle sadece sevgilimedir...

Kıskançlığı güvensizlik olarak algılamam, bir güvensizlik varsa o sevgiliye değil, sevgilinin iletişim halinde olduğu insanlara karşıdır... "ben sana güveniyorum, konuştuğun görüştüğün insanlara değil" yaklaşımını benimserim... hepimiz bir şekilde insanızdır ve hayatımızı düzenlemediğimiz sürece şeytana uymama gibi bir lükse sahip olamayız gibi gelir...

Ben bendim işte... çevrem ve çevremin etkisiyle ben de değiştim... ama o aynı çevre bendeki değişimin farkında olmadı... Daha önceki ben'le şimdiki ben arasında yeni ve sayısız ne kadar dağ kurmuşsam kurayım o küçük dağları kimse farketmedi... farkındayım diyenlerde lafta kaldı ne yazık ki...


Kategorize olmayı sevmem, ikinci bir insanla kıyaslanmayı asla kabul edemem... sen şuna göre daha iyi veya daha kötüsün diyemem kimseye... Cinsel kimliğimin, fiziki, akli ve kültürel özelliklerimin önüne geçmesinden nefret ederim...




Bir insanı değerlendirirken, ilk önce dış görünüşündeki, mimiklerinde ve jestlerindeki görünen ufak nüanslara bakarım... her insana ilk olarak tam puan veririm kendi adıma, daha sonra konuşmalar sohbetler, etkiler tepkiler sonrası verdiğim not ya yerinde kalır ya da düşer... Ben insanları bir zaman yaptıklarıyla değerlendirmem.. ve bu şekilde değerlendirilmek isterim...

Beni tanımadan tek bir özelliğimi iyi veya kötü olarak değerlendiren birine asla ve asla güvenemem... İnsanların vücut dili bana o kişiyle ilgili inanılmaz bilgiler verir, istemeden ve çabalamadan karakterini çözümleyebilirim... söylediği bir sözün ses tonuna yansıması, o sözü söylerken hareket mekanizmasının nasıl işlediği gibi nüanslar beni fazlasıyla o kişi hakkında bilgilendirir...

Üstün özelliklerin mucizelerin sadece ilahi kişiliklere değil herkese verildiğini düşünürüm... arkadaş, dost, akraba, hayatımdan birini çıkardı isem, o insan hakkında gelen sorulardan hoşlanmam, ve ardından gelen nezaketen aranır, hal hatır sorulur yaklaşmına tamamen karşıyımdır... giden gitmiş, biten bitmiştir artık... NaKHaR

01 Mayıs 2008







AĞIR KONULAR

SORU-YORUM!

İkinci üniv. okuyan bir bireyim bildiğiniz üzre.. (ilki her ne kadar yarım kalmış olsa da :P)
Her yıl harç parasıydı, kiraydı, yoldu, yemekti derken iflahımız kesiliyor para konusunda bir cebini doldursan öteki cebin delik oluyor hep, yolda kalıyoruz, karnımızı doyuramıyoruz.. İstanbul gibi bir yerde öğrenci olanlar anlar biraz, sadece İstanbul da değil öğrenci olan anlar diyelim :)..

Haa burslar var diyene, bursları alabilmeniz için, kalburüstü (dersler açısından) bir öğrenci olmanız gerekiyor, kendim için söylemiyorum ama çevremde gördüğüm kadarıyla babanız mı yok devlete ne? anneniz merdiven silsin, elişi yapsın işi ne? bu kadar sorunla beraber derslerinizi geçtim psikolojiniz ne kadar iyi olabilir ki? haa gamsız olursanız olur tabii, ama bu kadar gamsızına rastlamadım...





Ben T.C. vatandaşıyım, yaşadıklarım bunlar diyelim, Türkiye'nin eğitimini eleştirmeye hakkım var mı? 

Tabiki VAR!

Gelelim gelmek istediğim konuya; yabancı uyruklu öğrencilere... ellerindeki ücretsiz seyahat kartlarıyla istedikleri kadar gezebilirlerken, ücretsiz devlet yurtlarında konaklama, eğitim bursu+extralar (üstelik geri ödemesiz) kültür aktiviteleri, dil kursları gibi olanaklardan çoğunluk ücretsiz yararlanırken, daha hala yüzsüzlüğün alasını yaparak kötünün kötüsü Türkçe'siyle: "Türkiye'nin eğitimini beğenmiyorum" diyebiliyorlar...herşeyi geçtim bu ülkede kalacak olan bizleriz bizim sırtımız sıvazlanmalı, diğerleri geldikleri ülkelerine geri dönecekler ya da bizim ülkenin sırtına basıp kapağı avrupa ülkelerinden birine atacaklar... çok iyi valla...

Soruyorum o halde; Türkiye de üniversiteler parasız mı sayın YÖK Başkanı?

Cevap veriyorum; "evet" ama sadece yabancı öğrencilere...

Dipnot: liseye giderken eğer babam salık verseydi 3000$ verip irlanda vatandaşı olup o ülkede eğitim görecektim... NaKHaR